29 Haziran 2016 Çarşamba

Ramazan Kitaplarım II: Zürafa Zufi


Zufi, çok eğlenceli bir zürafa. Ağzında düdüğü, sırtında çantası, çantasının içinde ise kitapları, kalemleri ve bir de haritası var. Gezmeyi çok seviyor Zufi. Ve gezilerine çocukları da davet ediyor. Vapurda martılara simit atan çocuklar, ormanda yuvalarına yiyecek taşıyan karıncalar, yağmur bekleyen kayısı ağacı, pamuk pamuk koyunlar, piknik yapan bir aile, yüyeceklerini diğer canlılarla paylaşan insanlar, yavrularına yiyecek getiren kuşlar ve daha neler neler.. Zufi, en sonunda da tüm bunları Yaratan "Biri" olduğuyla bitiriyor sözünü. Hakikaten çok hoş bir üslupla anlatılmış verilmek istenen değer. Vermek istediği değeri; çocuğu düşündürerek, eğlendirerek ve dolaylı yoldan işleyen bu tarz kitapları çok seviyorum. Çünkü bu şekilde olunca "sevgi" ile, özümseyerek, ilgiyle öğreniyor çocuk her şeyi. Ancak sevgi ve ilgi ile öğrenilen şeyler kalıcı olabilir zaten. 

Bunun yanında çocukların etraflarını dikkatli gözlemlemeleri için de bir teşvik gibi bu seri. Tasarımı çok güzel, çanta şeklinde. Resimleri de renkli ve ilgi çekici. "Zufi ile Allah'ın İsimlerini Öğreniyorum" serisi 4 kitaptan oluşuyor ve bence tüm kitapları çok kıymetli. Çocukların soyut kavramları anlamakta zorlandığı ve manevi kavramlarla ilgili sorularının başladığı 4 yaştan itibaren tanışabilirsiniz Zufi'yle. Sevilesi bi karakter, inanın ;) Keyifli okumalar o halde :)

Misafir Kalem: Küçük Prens Üzerine Notlar


En son ne zaman bir çocuk kitabı okudunuz? Bi düşünün.. Ve cevabınız "Uzuun zaman önce"yse eğer, hemen bi taneyle başlayın. İyi geliyor hakikaten insana. Anavatanımız ya hani çocukluk, hep dönmek isteyişimizden belki.. Belki masumiyete olan özlemimizden, kimbilir? Sebebi her ne olursa olsun, aslında hepimiz içindir ve iyi gelir bize çocuk kitapları.

Belki de ilk aklımıza gelen çocuk kitabı Küçük Prens'tir. Neden severiz Küçük Prens'i? Siz düşünedurun, ben sizlere bi arkadaşımın* penceresinden anlatayım Küçük Prens'i.. Buyrunuz :)

"Küçük Prens, bir çocuk kitabı olarak literatüre geçmiş olsa da, daha çok yetişkinlerin okuduğu bir kitap olmuştur. Nedir Küçük Prens'i bu kadar ünlü ve özel yapan? İlk bakışta alelade bir çocuk kitabı gibi görünse de, kapak resminden başlayarak yetişkinlere pek çok mesaj iletir ve asıl kendine hedef kitle olarak seçtiği çocuklara da fark ettirmeden hayatta neyin önemli ve anlamlı olduğunun tohumunu, daha sonra ruhlarında filizlenmek üzere atar.

Bu kitap baştan sona bilinçaltına gönderilen mesajlarla doludur aslında. Mesela "Küçük Prens", bu kitap için rastgele seçilmiş bir isim değildir. Bu isim, kahramanının prens olmasından kaynaklanmaz. Her insanın kendini değerli hissetmesine bir atıftır bu. Çocuklar kendi dünyalarının hakimi ve hükmedicisidirler ve dışarıdan müdahaleyi kabullanmezler. Ancak, biz onlara itaat etmeyi öğretiriz. Daha çocuklar doğar doğmaz, onların sonsuzluk kadar büyük dünyalarına sınırlar çizmekle meşgul oluruz. Yazarın ilk bilinçaltı mesajı, "Çocukların kendi dünyalarının prensi olmalarına izin verin" olabilir mi?

Daha sonra eserin kapak tasarımı da rastgele  çizilmemiştir. Küçük bir çocuğun küçük gezegende yalnız duruşunu ve gezegen üzerindeki birkaç küçük yanardağ ile bir ağaç ve birkaç çiçeği resmeder. Kitap kapağının bilinçaltımıza gönderdiği mesaj: "Mutlu olmak için o kadar da çok şeye ihtiyacımızın olmadığı" olabilir mi? Her insanın kendi kabulleri ile kendi dünyasında mutlu olduğu/alabileceği gerçeğine bir gönderme değil midir?

Herkesin kendisini, kendisi olarak kabul ettiği ayrı bir dünyası vardır ve orada kalabalığın içinde olduğundan daha mutludur. Onu mutlu yapansa; sahip olduğu araçlar değil, kendi olabilme ve kendi olarak gerçekleştirebileceği amaçlarıdır.

"Küçük Prens" ile ilgili pek çok şey yazılabilir, onun felsefi temelleri üzerine analizler yapılabilir. Ancak bu kitabı çekici kılan, biz yetişkinlerin farkında olmadığı ancak bilinçaltımızda hep yaşayan mutlu ve özgür olma arzumuzdur.

"Küçük Prens" içinde yer verdiği; hükümdar, sarhoş, kendini beğenmiş, fener bekçisi ve coğrafyacı tiplemeleri ve bunların yaşadığı kendilerine ait dünyalarındaki yalnızlıklarına vurgu yapar. "Yalnızlık yetişkinlerin ortak kaderidir" der sanki. Çünkü yetişkinlerin etraflarına güçlerinden, işlerinden, bilgilerinden ve egolarından ördükleri aşılmaz duvarlar vardır. Bu duvarlar, etraflarındaki farklı dünyaları görmelerini engellediği gibi, sınırlarını aşıp hayal kurmalarını ve dolayısıyla mutlu olmalarını engeller.

Küçük Prens'in satırları arasında okunan, onun yetişkinliğe açtığı savaş değildir; kitap, yetişkinler ile çocukların dünyasını birbirine bağlamaya çalışır. Sonuçta her yetişkin çocuk olmuştur ve yetişkini daha önce yaşadığı, olduğu, doğduğu ve şu an yetişkin olarak var olmasına hazırlayan dünyaya, çocukluğuna çağırır. Her çocuğun doğuştan getirdiği potansiyellerin, yeteneklerin, yetişkinler dünyası tarafından yok edildiğini haykırırır yetişkinlere.

Küçük Prens, çocuklara yazılmıştır, ancak bir yetişkine ithaf edilmiştir. Onun da bir zamanlar çocuk olduğu hatırlatılarak. Biz yetişkinlere; yetişkin sorumluluklarını unutmadan, ihmal etmeden nasıl çocuk yönlerini canlı tutacaklarını gösteren bir kılavuz gibidir "Küçük Prens". Buna bakarak, mutlu olmak için çok şeye ihtiyacımzın olmadığını çocuklardan ve çocukluğumuzdan öğrenebiliriz. İşte o zaman gözlerimizin (akıl ve mantık) gördüğünden çok daha farklı bir dünyayı kalplarimizle (sevgi, hikmet, yaratıcılık) görebiliriz. Gözlerimizle gördüklerimizin yalnızca görmemiz istenilen yalın, soğuk, tekdüze renksiz bir resim olduğunu kalplarimizle gördüklerimizin ve hayallerimizin ise hakikatin ta kendisi olduğunu, çocukça (özgür ve özgün) bakabilmeyi öğrendiğimizde anlayacağız.

Küçük Prens, bizi çocukluğun bu büyülü dünyasına çağıran bir elçi gibi okunmayı bekliyor. İyi okumalar..."

 *Bilal Eraksoy'a teşekkürlerimle...

27 Haziran 2016 Pazartesi

Kasabamızın Sevimli Kahramanları


Önceleri şehir hayatına duyulan özlem, seneler sonra sonra yerini köylere ve doğal yaşama duyulan özleme bıraktı. Eski Türk filmlerine bakın; "köylü" denilince hep küçümsenen, pek bir şeyden anlamayan, sözümona cahil insan figürleriyle karşılaşırsınız hep! Günümüz dizilerinde ise "köy" denilince Ege'nin şirin yeşil-mavi köyleri, çivit mavisi pencereli evleri ve "köylü" denilince de samimi, kendisiyle ve doğayla barışık, toprakla içli-dışlı yurdum insanıdır anlatılan. Aklımız başımıza geldi, lakin giden gitti! Eskiden bir apartmanda dairem olsa diyen insanlar, şimdilerde bahçeli müstakil ev hayal eder oldu. Ağaçtan meyve toplamak, evinin bahçesinde kendi sebzesini yetiştirmek, su şırıltısı duymak büyük lüks artık! Bunu da geçtim, kuş sesine, toprak kokusuna hasret kaldık! Ne yazık ki bizim ucundan bucağından gördüğümüz için kendimizi şanslı addetttiğimiz bu hayatı, çocuklarımız hiç göremeyecek :( Aynı hızla, hiç ölmeyecekmişcesine pervasızca katletmeye devam edersek dünyayı, daha neler gelecek başlarına kimbilir! Keşke değiştirmek mümkün olabilse.. Ama insanoğlunda bu hırs olduğu müddetçe de zor gibi..

Şimdilerde çocuğu doğal ortamla buluşturan kreşler özellikle büyük şehirlerde epey revaçta. Hatta yurtdışında orman anaokulları var! Çocuklar geniş bi alanda toprakla oynuyor, sebzesini yetiştiriyor, tavuklardan yumurta topluyor vs. Keşke yaygınlaşsa ve daha ulaşılabilir olsa da en azından çocuklarımız biraz toprakla buluşsa. 5 yaşındaki yeğenim gerçek (!) bir kuzu gördüğünde ve kuzu melediğinde "Aaaa çalışıyor bu" demezdi belki :( Oysa bizde yaygın olan kreşler ilkokulun küçük yaşa uyarlanmış hali! Rakamlar, sayılar, biraz harfler, hırslı anne-babalar, gün boyu yine dört duvar arası, belki yapay bi park arası :( Akademik, akademik, akademik! Çok dertliyim bu konuda ve çocuğum/çocuklar için de oldukça kaygılı ve biraz da umutsuz :(

Neyse sevgili okur, geçelim Çocukça Kitaplığın bugünkü kitaplarına. "Kasabamızın Sevimli Kahramaları" serisi, çocuklarımıza doğal hayatı manevi bir bakış açısıyla anlatan 6 kitaptan oluşuyor. Ahmet ve Eda kardeşler ağaçlarla, ineklerle, arılarla, tavuklarla, ırmakla konuşuyor ve onlardan yeni şeyler öğreniyorlar. Resimleri güzel. Muştu Yayınları'ndan çıkan bu seri 4 yaştan itibaren alınabilir. Ne diyelim, güzel yarınlarda buluşmak ümidiyle..

26 Haziran 2016 Pazar

Bil Bakalım Bu Kim?


"Kim görse tanır fareciği,
Kuyruğu pembedir, kürkü gri!
Farecik peyniri çok sever,
Kediyi görünce hemen tüyer!

Sıradaki hayvanın smokini var!
Bil bakalım bu kim?"              

Diye başlıyor kitabımız. Sonraa katlanmış olan sayfayı açıyorsunuz ve yeni bir şiir-tekerleme karşılıyor sizi. Ve sonra sıradaki hayvanla ilgili yeni bir bilmece soruyor. Tam olarak kitap diyemeyiz de, bebekler için bir giriş kitapçığı/oyuncağı diyebiliriz bu şirin katlamalı şeye. Resimleri renkli, sade ve ilgi çekici, ayrıca kitaba göre biraz daha kalın kağıda basılmış. Küçük yaş grubu için oldukça uygun yani. 6 aydan itibaren alınabilir ve bebekle tanıştırılabilir. 

"Bil Bakalım Bu Kim? Acaba Bir Farecik mi?" Final Kültür Sanat Yayınları'ndan çıkmış. İlgi ve bilginize efendim :)

25 Haziran 2016 Cumartesi

Eyvah Kalbim Kırıldı!


Yüreğinize dokunan sımsıcak öyküler vardır. Okursunuz, iz bırakır. Yüzünüzde bi gülümseme ya da bi hüzün. Öylesine içinize işler, öylesine sizdendir. "Kalben" de öylesi bi karakter işte.  Hassas, kırılgan bi çocuk. Pıt diye kırılınca kalbi, hüzün gelip oturunca gönlüne, ne yapsa bilemiyor.  Sonrası çocukça bi arayış, hem gülümseten hem hüzünlendiren. 

"Kalbim Kırıldı" bence son zamanlardaki en iyi çocuk kitaplarından biri. Öyküsü öyle samimi. Resimleri çok çok güzel. Resimdeki detaylar da.. Elinize alıp tablo gibi tek tek bakabilirsiniz sayfalara, öylesine titiz bi çalışma. Öykü ve resimler müthiş uyumlu.  Görsellerini çokça beğendiğim birçok çocuk kitabını resimleyen Elif Yemenici yazmış ve resimlemiş "Kalbim Kırıldı"yı.  Redhouse Kidz yayınlamış. Çok emek verilmiş ama değmiş. Sayfaları çevirirken bana hak vereceğinizden eminim.  4 yaştan itibaren çocuğunuza,  her daim kendinize alabilirsiniz bu kitabı :) Bence bir an önce tanışmalısınız minik Kalben'le.. Benden söylemesi :)

22 Haziran 2016 Çarşamba

Ramazan Kitaplarım-I


Merhaba Sevgili Okur :) Sıcakların da başladığı mübarek zaman dilimlerinin ruhuna uygun bir  oruç kitabıyla buluşturayım sizleri bugün. "Oruç Tutuyorum", Nesil Çocuk Yayınları'ndan çıkan bir etkinlik kitabı. İçinde Ramazan Ay'ıyla ilgili sahur, iftar gibi kavramlar öğretiliyor. Bu kavramlarla ilgili kısa bir bilgilendirmeden sonra nokta birleştirmece, fark bulmaca, boyama, çıkartma yapıştırma gibi farklı faaliyetlerle bilgiler pekiştiriliyor. Kitabın tasarımı güzel, resimleri de.. Kitap 5 yaş ve üstü çocuklar için daha uygun diyebilirim. Etkinlikli öğreniyorum serisinin farklı manevi kavramlarla ilgili diğer kitapları da mevcut. İncelemeniz mümkün. "Çocuğunuzla keyifli vakit geçirmeler" diyelim o halde, sevgiler :)

20 Haziran 2016 Pazartesi

Çocukluk Korkuları


Hepimizin korkuları vardır. Küçükken karanlıktan korkarız ya da yalnız kalmaktan. Büyüdükçe çeşitlenir korkularımız. Kimimiz hastalanmaktan, kimimiz başarısız olmaktan, kimimiz ise ölümden korkarız. Ya da sevdiklerimizi kaybetmekten.. Bu korkuların zaman zaman yaşanması insani olsa da korkuların hayatımızı zorlaştırması durumunda yardıma ihtiyaç duyarız. Çocuklarımız için de aynı durum söz konusudur. Bu sebeple, şimdi size bu konuda yardımcı olabilecek bir seriden bahsetmek istiyorum. Minik ejderhalarla öykü tarzında 4 kitaptan oluşuyor bu seri. Resimleri ve karakterleri güzel. Kitabın içeriği ise şu şekilde: 

"Korkularla başetmenin bir yolu onlarla oynamaktır; onlarla yüzleşmek ve onları test etmek." Evde yalnız kalmaktan korkan Minu'nun öyküsünün anlatıldığı "Yalnız Kalma Korkusu" kitabının sonunda bununla ilgili etkinlikler ve örnek oyunlar bulacaksınız.

"Korkunuzla hesaplaşmanın bir you onu mümkün olan en saçma ve en gülünç şekilde kağıda çizmektir. Örneğin, örümcekten korkuyorsanız, bi tane komik örümcek çizin diyelim sekiz bacağının her birinde farklı bir çorap olsun. Ona bir soytarı şapkası giydirin ve ve burnu da palyaço burnu gibi olsun. Rengarenk bir örümcek olsun bu :)" Kendisini çok beğenen ve gülünç duruma düşmekten korkan Nara'nın öyküsünün yer aldığı "Gülünç Duruma Düşme Korkusu" kitabının sonunda yaşlara göre korkular ve etkinlikler bulacaksınız.

"Karanlık olmasaydı, bir yıldız kayması görmenin, havai fişek gösterilerini ya da bir sinema filmi izlemenin keyfini yaşayamazdık." Karanlıktan korkan minik ejderha Piro'nun öyküsü olan "Karanlık Korkusu" kitabında korkunun üstesinden gelmekle ilgili önerileri ve etkinlikleri bulacaksınız. 

Korkuyla ilgili bilgileri ve etkinleri ise yumurtadan yeni çıkan ejderha Basi'yi konu alan "Gürültü Korkusu" kitabında bulabilirsiniz. 

Yazarı Aleix Cabrera olan ve TÜBİTAK yayınlarından çıkan bu seri 6 yaş ve üstü korkuları olan çocuklar için uygun. Burada yaş önemli, çünkü daha küçük yaşlarda ve hiç korkuları olmayan çocuklara bu kitapları okumak, çocuklarda bu korkuların başlamasına neden olabilir! Karanlıktan hiç korkmayan bir çocuk, "Demek ki karanlık korkulacak bir şeymiş" diye düşünebilir mesela. Farklı çocukluk korkuları olan bu minik ejderhalar, dilerim çocuğunuzun korkusunu yenmesine yardımcı olurlar :)

19 Haziran 2016 Pazar

Oğlumun Babası Bir Süper Kahraman :)



Evet yanlış duymadınız oğlumun babası bir süper kahraman! :) Nerden mi biliyorum, dinleyin bakalım sizce de öyle değil mi?


Baba olmak zor iş! Her şeyden anlamanız ve her zaman güçlü olmanız gerekir. Sürprizlerle dolu hayatta her zaman bir planınız olmalı. Oğlumun babasında ise B, C, D, E... planlarını bulmanız mümkündür :) Dolayısıyla hiçbir durumda kendinizi çaresiz hissetmez, hep güvende olur ve hiçbir yağmurda ıslanmazsınız :) 

Sonraa oğlumun babası, "sorumluluk" denince ilk aklıma gelendir. Evle ilgili, işle ilgili ve çocuğuyla ilgili her sorumluluğu bihakkın yerine getirir. Evde bir şey mi bozuldu mesela. Hiç dert değil. Oğlumun babası, hemen alır tamir setini ve hallediverir. Sizin bunu düşünmenize gerek yoktur. Yine çocuğumuz mu hastalandı, dönüp arkasını uyumaz. Üstüne düşen her işi fazlasıyla yaptığı gibi, bir de eşine desteğini esirgemez.


Çocuğuyla iletişim kurmak ve ilgilenmek de önemli tabii :) Her baba yapamaz bunu. (Çocuğuyla oyun oynayabilen, zaman geçirebilen babalara kocamaaan bir alkış :) Bizim evde "ev dışı" oyunlar, oğlumun babasından sorulur. Bisiklete binmek, birlikte uçurtma yapmak, top oynamak, parka gitmek, hatta araba tamiri için birlikte sanayiye gitmek, aklıma gelenlerden bazıları. Birkaç sebze-meyve fidesinden şirin bir bahçe oluşturup çocuğu toprakla buluşturmak da yine O'nun fikri ve çabasıdır mesela :)

Tüm bunlar bir yana, bizi her zaman sevgisi ve merhametiyle sarıp sarmalayan da yine O'dur.  İyi ki vardır ve iyi ki oğlumun babasıdır. Allah başımızdan eksik etmesindir. 

Dedim ya O, oğlumun ve benim süper kahramanımız. Tıpkı sizin çocuklarınızın babalarının olduğu gibi :) Eee süper kahramanların özellikleri farklı farklıdır. Kimi uçabilir kimi ağ atabilir :) Sizin süper kahramanınız belki biraz farklıdır ama hepsi iyi ki vardır. 

Evet doğru anladınız, bu yazı bir "babalar günü kutlama" yazısıdır :) Bu vesileyle tüm babaların babalar gününü kutlayalım o halde :) 

15 Haziran 2016 Çarşamba

Bebelere Kitap :)


Çocukça Kitaplık, çocuklar kitaplarla erkenden tanışsın ve okumayı seven bir nesil yetişmesine küçük bir katkı olsun diye başladı. Okul öncesi dönemde çocuğu olan bir tanıdığa bu fikirden bahsedildiğinde "Ama o yaştaki çocuklar okuma-yazma bilmez ki, nasıl olacak, resimlerine mi bakacak?" sözüyle karar verildi. "0-6 yaş çocuk kitapları"nı tanıtmak ve bu dönemin kitap okumayı sevdirmede ne kadar önemli olduğuna vurgu yapmak gaye edinildi.  Evet, okuma yazma öğrenmeden tanışmalı çocuklar kitaplarla, hatta bebekler :)

Şimdi bebekler için bir kitaptan bahsedeceğim sizlere. Bahsedeceğim, tam olarak bir kitap da değil aslında. Bebekler için hem kitap hem oyuncak hem de dişlik. Bebek biraz etrafını fark etmeye, oyuncak oynamaya, dişleri gelmeye başladığında eline verilebilecek bir kitap. Sayfaları kumaştan, sayfalar çevrildikçe hışırtılı sesler çıkarıyor. Şekilli köşeleri ise dişlik olarak düşünülmüş. Yani bu kitap, çocukların her şeyi ağzına götürdüğü ve nesneleri bu şekilde tanımaya çalıştığı dönem için oldukça ideal :) Bu kitapta hiç yazı yok. Sayfalarda renkli resimler ve hayvan karakterler var. Kendi içinde bir hikayesi var. Çocuğunuz tam olarak kendini ifade etmeye başladıktan sonra çocuğunuzdan bunun hikayesini anlatmasını isteyebilir, birlikte resimlerine bakabilirsiniz. Oğluma bebekken babası hediye olarak almıştı bunu. Şimdi büyüdü, ben de hikaye oluşturma kısmından devam etmeyi düşünüyorum :) Kitabın tanıtımında 3 aydan itibaren alınabilir denmiş, hadi 6 ay olsun :) 0 yaş için kitap tavsiyemiz de bu olsun o halde :) Sevgiler...

14 Haziran 2016 Salı

Kitapkurdu Çocuklar Yetiştirmek



Kitap okumayı sevelim ya da sevmeyelim, hepimiz "Çocuğumuz kitap okumayı sevsin" isteriz. Kitap okumak iyi bir şeydir çünkü :) Peki bunu nasıl yapmalıyız? Prof. Dr. Sedat Sever, çocuklarda okuma kültürü oluşturma ve çocuk edebiyatı konusunda faydalı bir kitap yazmış. Kitap, akademik bir dile sahip ve ders kitabı niteliğinde. Dileyenler ayrıntılı okuyabilir. Benim kitaptan notlarım ise şunlardır...

Kitapkurdu çocuk (Yazar bunu "okuma kültürü edinmiş birey" olarak ifade ediyor :) ) yetiştirmenin üç basamağı vardır: 

1. Görsel Okur Yazarlık (Görsel Okuma Dönemi)
2. Okuma-yazma becerisi edinme 
3. Okuma alışkanlığı becerisi kazanma

Yani çocuğunuz birden "kitapkurdu" olmaz sevgili okur :) Bunun için öncelikle okul öncesi dönemde çocuğunuzun "Görsel okuryazarlık" basamağını geçmesi gerekir. Dikkat ederseniz çocuk, okuma yazma öğrenmeden önce başlıyor bu süreç. Çocuk 1. sınıfa başladığında bu aşamayı geçmiş, kitaplarla çoktaaan tanışmış olması gerekiyor. 

Peki nedir bu "görsel okuryazarlık" ? 
Görsel okur yazarlık, okuma kültürünün temellerinin atıldığı, çocuğun kitaplarla tanıştığı 1-6 yaş'tır. Görsel okuma, kitaptaki harflerle değil de resimlerle yapılan okumadır diyebiliriz. Bu sebeple okul öncesi dönemde çocuğa seçilecek kitaplarda görsellik ön planda olmalı ve kitabın resimleri mutlaka çocuğun ilgisini çekmelidir. Bu dönem de kendi içinde iki döneme ayrılır:

1.1. Görsel ve Dilsel Algının Uyarılması (1-3 yaş): Bu yaşta kitaplar, çocuk için "oyuncak" işlevi görür. Bu nedenle 1-3 yaşta çocuğa seçilecek kitaplar; çocuğun el yapısına uygun, çocuğun taşıyabileceği hacim ve ağırlıkta, özel kesimli ve ilgi çekici olmalıdır. Ayrıca "ayı, kuş, köpek, ev, bardak" gibi nesne ve kavramları tanıtan, sesli ve özel dokulu kitaplar, banyo kitapları da bu yaş grubu için düşünülebilir. Bu kitapları çocuk istediği zaman kendisi inceleyebileceği gibi, zaman zaman çocukla birlikte incelenerek, çocuğun soruları yanıtlanmalıdır. Böylece çocuğun zihninde "kitap" kavramı oluşur.

1.2. Görsel ve Dilsel Uyaranlarla İletişim Kurma Alışkanlığının Kazandırılması (3-6 yaş): 3-6 yaş, çocuğun sorma-öğrenme çabalarının ve öğrenme isteğinin zirve olduğu zaman dilimidir. Yine bu dönemde toplumsal, kişilik ve dilsel gelişiminde de büyük değişimler yaşanır. 1-3 yaşta kitapla tanışan çocuğa, bu dönemde kitapları sevdirmek amaç olmalıdır. Bunun için de yine görselleri ilgi çekici, çocuğun hayal gücünü geliştiren kısa ve yalın anlatımlı masal, öykü kitapları okunmalı ve hayal ettiklerini sulu boya, boya kalemleriyle resmetmesi için teşvik edilmelidir. Yine kitap okunduktan sonra kitapla ilgili sorular sorularak çocukların öğrendiklerini pekiştirmeleri sağlanmalıdır. (Örneğin, Kitabı beğendin mi? Neden? kahramanın yerinde olsan sen ne yapardın? Kitaptaki hangi resimler ilgini çekti? Neden? gibi). Çocuklar bu dönemde masal-öykü uydurmaları için de desteklenmeli, basit tekerleme ve şiirlerle tanıştırılmalı, çocuk için küçük bir kitaplık oluşturulmalı ve anne-baba da çocuğa kitap okuma konusunda model olmalıdır. 

"Çocuk Edebiyatı ve Okuma Kültürü" kitabından benim notlarım bunlar. Fikir vermiştir umarım. Hoşça kalın..

13 Haziran 2016 Pazartesi

Çocuklar ve Duyguları



Psikolojik danışman olarak okul öncesi dönemdeki çocuklarla çalışmak hem zor hem de keyiflidir. Keyiflidir; çünkü çocuklar durudur, hesapsızdır ve hayal güçleri uçsuz bucaksızdır. Sorduğunuz sorulara alacağınız rengarenk cevaplar, hem şaşırtır hem de mutlu eder sizi. Çocuk sayısı kadar yanıtınız vardır. Hayvan çizip tahmin etme oyunu oynarsanız mesela, sizin çizeceğiniz ya kedidir ya kuş. Oysa bir çocuğun çizdiği resmi tahmin etmeniz epey güçtür, çünkü "yürüyen bir balina" çizdiğini söyleyebilir mesela size :) 

Çocuklarla çalışmak diğer taraftan zordur. İletişim kurmak için illa ki samimi olmanız ve çocuğu sevmeniz gerekir. Ufacık bir samimiyetsizlik görürse sizde, hemen kapatır kapılarını ve almaz sizi içeri. Ama ufacık bir ilgiyle de aklına gelen her şeyi anlatması mümkündür :) Bir diğer zorluk da çocuğun kelime dağarcığının kendini ifade etmeye yetmemesidir. Bu nedenle alternatif yollara başvurmanız gerekir. Resim ve oyun ise en kestirme yollardır.

Çocuklarla çalışmanın bir diğer zorluğu da çocukların  duygularını anlamlandırmada ve ifade etmekte zorlanmalarıdır. Bu noktada anne-babanın tutumu oldukça önemlidir. Çocuğun duyguları tanımasına yardımcı olunmalı ve her duygunun insan için olduğu, bunu yaşamamızın "normal" olduğu çocuğa öğretilmelidir. "Ne var bunda ağlayacak/korkacak/üzülecek/sevinecek!" dersek eğer, hem çocuğu hiç anlamamış, hem de çocuğun o duyguyu  tanımasına fırsat vermemiş oluruz. Bunun yerine "Bu durum seni çok üzmüş, bana anlatmak ister misin, hadi gel bunu konuşalım." derseniz, hem çocuğunuzu anlamış hem de onun duygularıyla yüzleşmesine olanak sağlamış olursunuz. Travma yaşayan çocuklara tam da bunu çalışırız işte. Çocuğu duygusuyla yüzleştirmeye ve duygusunu normalleştirmeye... "Evet seni anlıyorum, çok korkmuşsun ama bu durumda kim olsa korkardı, ben de korkardım." Bu, çocuğun ilerlemesinde oldukça önemlidir. 

Bu noktada anne-babalar olarak çocuklarımızla sık sık farklı duygu oyunları oynayarak, duygu ile ilgili değişik etkinlikler yaparak onlara duyguları tanıtmalıyız. TUBİTAK yayınları da "Duygularınız" kitabıyla buna destek oluyor. Kitapta farklı durumlarda yaşanacak farklı duygular anlatılıyor. Eğitici bir kitap ve arkasında anne-babalara öneriler yer almış. Kitap, 3+ etiketiyle paylaşılsa da 4 yaş ve üstü için daha faydalı olacağını düşünüyorum. İyi okumalar...

Not: Yetişkinler olarak bizlerin de duygular konusunda çok iyi olduğumuz söylenemez :) Küçük bir öneri; bildiğiniz duygulardan bir duygu listesi oluşturun, bakalım kaç duygu biliyorsunuz?

10 Haziran 2016 Cuma

Mini Minnacık Masallar


Çocukça kitaplığın "Miniminnacık masalları", adı üstünde minik şirin masal kitaplarından oluşan 20 kitaplık bir seri. Nesil Çocuk Yayınları'ndan çıkan kitapların yazarı Yavuz Bahadıroğlu.  Kitaplarda verilmek istenen değer, hayvan karakterler üzerinden kurgulanmış. Kararlı olmak, hayata olumlu bakmak, başkalarına özenmemek, yardımsever olmak, sabırlı olmak, sorumluluğunu bilmek, grup etkinliğine uyum sağlamak gibi birçok değer işlenmiş masallarda. Kısa, öz, akıcı ve eğlenceli  bir anlatımla hem de. Resimleri ve baskısı da oldukça güzel olan bu kitapların arkasında mini bir etkinlik de yer almış.

Kitapların ebatları 12x12. Bu yönüyle de oldukça pratik. Kitapları seri olarak alabilir, çantanızda çok rahat taşıyabilir, beklemeniz ve çocuğunuzu oyalamanız gereken durumlarda tablet/telefon yerine çocuğunuza sürpriz yaparak eline serideki kitaplardan birini verebilir ya da birlikte okuyabilirsiniz. Fiyatı da çok çok  makul olan bu masallar, 5+ etiketi taşısa da 3,5-4 yaştan itibaren çok rahat okunabilir.

Sözün özü; bu minik masallarla tanışın derim ben, biz Alaycı Alabalık'la tanıştık bile :)


8 Haziran 2016 Çarşamba

Küçük Çocuklu Annelere Ramazan Önerileri :)



Farkındalık Ay'ı geldi, hakikaten hoşgeldi :) Hem kendimizi yeniden keşfedeceğimiz, hem de çocuklarımıza farkındalık, empati, haz öteleme gibi birçok önemli değeri kazandırabileceğimiz sayılı günler var önümüzde. Ben'i bir kenara bırakıp öteki'ni anlamaya, başkası için fedakarlıkta bulunmaya bir çağrı bu. Çocuklarımıza da bunu duyurmamız lazım işte. Peki nasıl yapmalı?


Ramazan Takvimi: Çocuğumuzla birlikte her güne farklı bir etkinlik ya da oyun hedefi konularak bir Ramazan takvimi oluşturulabilir.

Tekne Orucu: Çocukların ilerleyen yıllarda başarılı insanlar olmaları için en önemli şeylerden biri haz ötelemeyi öğrenmeleridir. Bu değer de çocuğun isteklerinin hemen karşılanmayıp (özellikle 3-6 yaşta) bir süre ertelemesiyle çocuğa kazandırılabilir. Ramazan Ay'ındaki tekne orucu da (iki vakit arası oruç) bunu kazandırmanın iyi yollarından biridir. Tabii bunun için çocuğa oruç ve Ramazan iyi anlatılmalı, çocuk bunu kendisi istemelidir. Teşvik etmek ve sonunda bunu ödüllendirmek çok önemlidir. Çocuğa en uygun süreyle başlanıp süre yavaş yavaş uzatılabilir. 

Çocuk İftarı: Çocuğumuzun arkadaşlarına yönelik bir çocuk iftarı yapmak, çocuğumuz için hem eğlenceli hem kalıcı bir Ramazan etkinliği olacaktır. Çocuğumuzla birlikte evi süsleyebilir, gelen minik konuklar için küçük hediyeler alabiliriz. Paylaşma duygusunu böyle kazandırmak ne güzeldir.

İyilik Kumbarası: Evde bir iyilik kumbarası hazırlayıp, her gün çocuğumuzla bu kumbaraya para toplayabiliriz (Anne, baba, kardeşler,kendisi ve yakın çevre hedef kitle olsun :). Ramazan'ın sonuna doğru ya da yeterince para birikince de çocuğumuzla birlikte hediyeler alarak çevremizdeki ihtiyaç sahiplerine yine birlikte ulaştırabiliriz. (Bu yardım sürecinin her aşamasına çocuğun dahil edilmesi önemli.)

Cami Gezileri: Teravih için her seferinde farklı bir camiye gidip çocuğumuza farklı camiler gezdirilebiliriz. Camiye gitmeden önce çocuğun çantasına camiye gelecek diğer çocuklar için şeker, balon gibi minik hediyeler konup camide bunu diğer çocuklara dağıtması istenebilir. "Hadi bakalım sen şimdi "Ramazan Baloncusu" oldun, ne çok sevinecek diğer çocuklar bu hediyelere kimbilir" denebilir :) Tabi size camide karşılaşacabileceğiniz ve çocuğunuzun şevkini kırması muhtemel teyze/amcalardan hiç bahsetmeyeyim :) Ama siz kararlı olun tabi, çocuk bu koşacak illa ki :) Ben geriye dönüp baktığımda en canlı Ramazan hatıramın çocukken teravihlerde gittiğim cami olduğunu görüyorum, öyle net ki görüntü ve bana yaşatığı his. Bunu çocuklarımıza da yaşatmamız gerektiğini düşünüyorum. Her şeye rağmen :)

Ramazan Kitaplığı: Çocuğumuzun yaşına uygun, görselleri ilgi çekici Ramazan Ay'ını konu alan kitaplardan mini bir Ramazan kitaplığı oluşturulabilir. Bizim anlattıklarımızdan çok daha fazlasını anlatıyor çünkü çoğu zaman kitaplar. O halde size ve çocuklarınıza; dolu dolu geçecek, unutulmaz bir Ramazan Ay'ı diliyorum. Çocuk kitaplarında buluşacağız tekrar :)

7 Haziran 2016 Salı

Yağmurlu Bir Gün


"Anne, bana bir kitap okur musun?" dedi çocuk. "Tabii oğlum dedi annesi, okurum." Kitaplığına şöyle bir baktı ve "Yağmurlu Bir Günü okusana anne dedi." Gülümsedi annesi :)

Çocukça kitaplığın bugünkü kitabı "Yağmurlu Bir Gün" olsun o halde :) TUBİTAK yayınlarından çıkan kitap 3+ yaş için oldukça uygun bir kitap. Resimleri ilgi çekici, yazıları oldukça az, baskısı kuşe kağıda. İçerik olarak da bir öykü değil de eğitici bir dille yağmurun nasıl oluştuğu anlatılmış. Kitabın "Karlı Bir Gün, Rüzgarlı Bir Gün" gibi farklı doğa olaylarının anlatıldığı kitapları da mevcut. Çocuklarınızın basit düzeyde bilimsel bilgilerle tanışması ve etrafını daha dikkatli  gözlemlemesi için faydalı olur düşüncesindeyim. Bilmem söylememe gerek var mı ama, biz sevdik bu kitabı :) Bakalım siz sevecek misiniz?

6 Haziran 2016 Pazartesi

Senin Rengin Ne ?



Bazen "başkası" olmak isteriz. Başkası gibi güzel, başkası gibi eğlenceli, başkası gibi sıcakkanlı. O "başkası"nın hayatının bize gösterdiği kadarınadır aslında hayranlığımız, hiç fark etmeyiz. Görünene bakıp mutsuz ederiz kendimizi üstelik. "Neden onun gibi değilim? Neden öyle olamıyorum? Öyle olabilsem ne kadar mutlu olurum kim bilir!" Halbuki "başkası gibi" mutlu olabilmek mümkün değildir. Mümkün olsa kalıcı değildir. Ancak kendi olursa ve kendi olarak kalırsa mutlu ve başarılı olabilir insan.

Çünkü farklı renk kombinasyonlarıdır her varlık. O turuncudur, sen mavi. Bunu değiştiremezsin. Değiştirmemelisin de zaten, sen böyle güzelsin! Gün batımı olamazsın ama masmavi bir deniz ya da gökyüzü olabilirsin. Ama turuncu olmaya harcarsan ömrünü; ne mavi olarak kalabilir, ne de turuncuya dönebilirsin. Önemli olan, kendi içine bakmak ve hangi renk olduğunu bulabilmektir. Sen hangi renk olduğunu bulur ve tüm gücünle yansıtırsan bunu hayatına, saygı duyar insanlar sana. Çünkü sen kendini nasıl görürsen insanlar da seni öyle görür. 


Çocuklarımızın kendini sevmesi, güçlü ve güçsüz yönlerini keşfedip  olduğu gibi kabullenmesi önemlidir. Bugün önereceğim kitapta da tam da bu konu işlenmiş işte. "Yavru Ahtapot Olmak Çok Zor" diyen, sekiz koluyla giyinmekten bıkıp usanan ve yılanbalığı olmak isteyen Nino'nun hikayesi. Farklı bir günün ardından kahramanımız kendi olabilmenin aslında ne kadar güzel olduğunu fark ediyor ve kendi rengiyle mutlu olmayı öğreniyor. Ayrıca annesinin ona söylediği sözler ve desteği de iyi vurgulanmış kitapta. YKY Yayınlarından, Sara ŞAHİNKANAT'ın kaleminden çıkan kitabın görselleri de başarılı. Umarım seversiniz..

3 Haziran 2016 Cuma

Farklı ama Aynı


Özel gereksinimli öğrencilerin okullarda/günlük hayatta yaşadığı en büyük güçlük, diğer öğrencilerin "farklılıklarıyla" onları kabullenmeyip hayata onları dahil etmemeleridir.   Bazen alay etme, bazen lakap takma, bazen fiziksel incitme ya da tam tersi görmezden gelme, korkup yanına yaklaşmama şeklinde olur bu. Özel gereksinimli çocuk için bu, çok örseleyicidir. Çünkü O bir şey yapmamıştır. Sadece diğerlerinden farklıdır ve bunu O seçmemiştir. Ki zaten herkes birbirinden "farklı" değil midir bu dünyada? Kimisi uzundur, kimisi kısa, kimisinin saçları düz, kimisinin kıvırcık. Kimisi çabuk parlar, kimisinin dünya yıkılsa olmaz umrunda. Herkesin parmak izi, yüzü ya da kişiliği bile farklı farklıdır. Hayata baktığı yer de öyle. Öyleyse herkes birbirinden farklıdır aslında, biriciktir ve kendine özgüdür. Böyle bakınca seversiniz insanları işte. Evet farklılık vardır ama herkes aynıdır özünde: İnsan. Bu bakış açısını Yaratıcı ve yaratılan diye genişletirseniz daha da genişler kalbiniz. Her canlı birbirinden farklıdır ancak aynıdır aslında: Yaratılan. Öyleyse sırf bu sebeple bile değer görmeyi ve sevilmeyi hak etmektedir.

Çocuklarımıza öğretmemiz gereken şeylerden biri de budur işte. Farklılıkların korkulacak, kaçılacak, itilecek, değersizleştirilecek bir şey değil de, tam tersine doğal ve güzel olduğu.. Hayatı daha zengin, daha renkli, daha canlı ve daha yaşanılası kıldığı.. Bu sebeple farklı olana saygı duyması ve sevmesi gerektiği. Kendisinin de diğerlerinden farklı ve özel olduğu.. Böylesi bir bakış açısını yaygınlaştırabilirsek eğer, dünya hakikaten daha yaşanılası, daha huzurlu bir yer olur.

YKY Yayınlarından çıkan "Farklı ama aynı"nın yazarı Feridun ORAL. Duyarlı bir çoban ve "farklı" minik keçisinin hikayesi yer alıyor kitapta. Sıcak bir öykü. Küçük yaş grubu için renkleri ve resimleri çok ilgi çekici gelmeyebilir ama 4 yaştan itibaren hem kitap okunup, hem içerik konuşularak çocuğuklarımızın bu konuda farkındalığı arttırılabilir. Kısacası, okuyunuz efendim :)

2 Haziran 2016 Perşembe

Sevimli Kelebek Pırpır'ın Dua Günlüğü

Hayatın akışı içinde her gün yüzlerce mucizeyle karşılaşırız. Sabahın ilk ışıklarıyla başlar mucizeler. Güneş'in doğuşu bir mucizedir, gecenin örtüsünün sıyrılması mucize. Her gün hayata gözlerini açan bebekler mucize. Annelik en büyük mucize. Ama çoğu kez görmeyiz bunları, farkına varmadan geçip gider an'lar. An gün olur, gün hafta, hafta ay, ay da yıl. Oysa "Gün olur asra bedel" yazarın deyişiyle. An'ın farkında olarak yaşamak genişletir hayatı, farkındalık önemlidir. Hayatı anlamlı kılan bir şeydir çünkü. İnsan demek en çok "farkında olan" demektir çünkü. Suyun sürüklediği çerçöp gibi olamaz insan, olmamalıdır. Durmalı ve an'ı hissetmeli, geçmişiyle geleceğe yön verebilmelidir. İradesinin hakkını verebilmelidir başka bir deyişle. Zaten an'ın farkında olalım diye bölünmüştür zaman. Gece ve gündüz. Ay ve yıl. Gün ve hafta. Sonra beş vakte bölünmüştür gün. Bu beş vakti bilen irade sahibi insan an'ın farkındadır. Şimdi sabah'tır. Şimdi öğlen. Şimdiyse ikindi. Akşamdır ve yatsı. Farkındalık önemlidir. 

Çocuklarımıza kazandırmamız gereken en önemli şeylerden biri de budur, farkında olmak. Hiçbir şeyin öylesine ve başıboş olmadığının, bir anlamı olduğunun. Bir sanatla yaratıldığının ve bu sanattaki inceliklerin. Etrafındaki güzellikleri ayrıntılamaya alışmış, an'ın farkında, sırtını büyük bir "Güc"e dayamış böylesi bir çocuk yetiştirebilirsek eğer, en güzel mirası bırakmış oluruz dünyaya ve insanlığa. Bu noktada ilk 6 yaş da çocuk kitapları da önemlidir. 

İşte Nesil Yayınlarından çıkan Pırpır'ın Dua Günlüğü çocuklarımıza yeni bakış açısı kazandıran 5 kitaptan oluşuyor. Minik Kuşun Duası, Tatlı Bebeğin Duası, Küçük Tohumun Duası, Sarı Kedinin Duası ve Güzel Papatyanın Duası. Hiçbir şeyin öylesine olmadığı, bizim anladığımız ya da anlamadığımız bir sebebe bağlı olarak meydana geldiği anlatılıyor farklı hikayelerle. Dua etmenin anlamını öğreniyor ve öğretiyor çocuklarımıza Sevimli Kelebek Pırpır. Yazılar az, resimler renkli ve ilgi çekici. 2,5 yaştan itibaren rahatlıkla okunabilir. Oğlumun okurken cümlelerini ezberlediği ilk kitaplarından :) Yine an'ın farkına doyasıya vardığımız bir zaman dilimi  olan Ramazan Ay'ında çocuklarımızla buluşturabileceğimiz bir seri bu. Keyifli okumalarınız olsun.